TÜRK CEZA KANUNU

– (1) Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerininneler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir. (3) Kasten öldürme, kastenyaralama, işkence, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve yağmasuçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz. – (1) Biri diğerinin unsurunu veyaağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşiksuç denir. – (1) İştirak hâlinde işlenen suçlarda, sadecegönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır. – (1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçuelverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayannedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. (3) Konusu suç teşkil eden emirhiçbir surette yerine getirilemez. (2) Yetkili bir mercidenverilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayansorumlu olmaz. – (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseyeceza verilmez. (4) Taksirle işlenen suçtandolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. (2) Uluslararası Ceza Divanınataraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere, vatandaş suçsebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez.

  • 1632 sayılı Kanun’un 47.maddesine göre de, ast verilen emrin sınırlarını aşmadıkça veya suç amacı taşığını bilmediği sürece kanuna aykırı emirden dolayı sorumlu tutulamaz[495].
  • Ancak günlük kullanımda “yayın” kelimesinin tercih edildiği görülmektedir.
  • Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.

Bu birlik sağlandığında ise, Türkiye’de TBMM’nin Cumhurbaşkanı karşısında bir bağımsızlığı kalmayacak; TBMM onun kontrolü altına girecektir. Bir kere, Değişiklik Teklifine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı gün yapılacaktır (m.4). İkinci olarak, Değişiklik Teklifi, hem Cumhurbaşkanına ve hem de TBMM’ye seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisi vermektedir (m.12). Değişiklik Teklifine göre, “seçimlerin yenilenmesi” demek, hem TBMM seçimlerinin, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesi demektir. Yani Cumhurbaşkanı isterse kendi seçimlerini de yenilemek kaydıyla, TBMM’nin seçimlerini yenileyebilmekte, yani onun görevine son verebilmektedir. TBMM de, isterse, kendi seçimlerini de yenilemek kaydıyla, Cumhurbaşkanının seçimlerini yenileyebilmekte, yani onun görevine son verebilmektedir. Tam yargı davaları hakkındaki kararlar, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur. Maddesine göre, aleyhine kanun yollarından birine başvurulmuş olan bir hükme katılan hâkim, yüksek mahkemece bu hükme dair verilecek karara katılamaz. [312] Madde 30 – Şikayetler ve itirazlar mutlaka tahkik olunarak bir karara bağlanır ve neticesi şikayet edene ve lüzum görülürse şikayet olunana mümkün olan en kısa zamanda bildirilir. Adli tahkikata mevzu olan şikayet ve itirazlar hakkında Ceza ve Usul kanunlarındaki hükümler mahfuzdur. [274] “Maiyet” ile “ast” kavramları aynı anlama gelmemektedir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. Fıkrasında, suça konu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, … Örgütlü suçlardan mahkum olanların açık ceza infaz kurumlarına ayrılması usulü; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.14 uyarınca çıkarılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6/2-ç’de düzenlenmiştir. Bu hükme göre; iyi halli olan ve koşullu salıverilmesine bir yıldan az süre kalan hükümlülerin, bağlı oldukları örgütten ayrıldıklarının ceza infaz kurumu idare ve gözlem kurulu kararı ile tespit edilmesi gerekmektedir. Anayasanın “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma” başlıklı 68. Cumhurbaşkanının daha önce iki defa aday olup seçildiği ve Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde yer alan “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” hükmü ve bu hükümde yer alan “en fazla iki defa” ibaresi sebebiyle yeniden, yani üçüncü kez seçilemeyeceğine dair bir görüş bulunmaktadır.

Kara Kuvvetleri Komutanlığının yetkili amir tarafından tesis edilen idari uyarı işlemini geri alma, niteliğini değiştirme veya başka bir işlem tesis etme yetkisi bulunmamakta, buna karşın bu işleme dayanarak yeni işlem tesis edebilmesi mümkündür. AYİM, idari uyarı yazılarının  disipline ilişkin bir işlem, fakat bir disiplin cezası olmadığı halde, davalı idare tarafından ceza kartlarına uyarı disiplin cezası olarak işlenmesini sebep unsuru yönünden hukuka aykırı bularak iptal etmekte ve bu idari uyarı yazılarının bir disiplin cezası sayarak başka işlemlere esas alınamayacağına karar vermektedir[891]. Disiplin cezalarının verilmesinde, sebep unsuru disiplin suçu oluşturan eylemdir. Gerçekte disiplin suçu oluşturan eylemin hiç olmaması disiplin cezasının sebebini sakatlar. Bu şekildeki uyuşmazlıklar genelde disiplin cezası olmadığı halde, disiplin ceza kayıtlarında görünen cezalara ilişkparibahis. Görüldüğü üzere, çoğunluğun yok hükmünde saydığı cezayı azınlık hukuka uygun görmektedir. Bölük Komutanlığına vekalet eden astsubayların disiplin cezası veremeyecekleri açık bir düzenlemeden değil, vekaletle ilgili İç Hizmet Yönetmeliğinin 34’ncü maddesi ve AsCK’nun 172’nci maddesi hükmünün yorumuna dayanmaktadır. Yani yetkisizlik olsa bile bu hukuka aykırılığın açık olduğunun söylemek güçtür. AYİM bu tür davalarda öncelikle dava konusu yazının uyarı cezası olup olmadığına karar vermekte, uyarı cezası olduğuna karar verirse disiplin cezaları yargı denetimi dışı olduğundan ancak yokluk denetimiyle sınırlı olarak denetim yapmaktadır.

Bunu her iki hak için de geçerli bir uygulama ile açarsak, meselâ istihbarat yönergeleri gereğince erbaş ve er mektuplarının okunması, Silahlı Kuvvetlerin Kanun’un saydığı kurumlardan olmasından dolayı haberleşmenin gizliliğinin ihlali sayılmaz. Aynı şekilde, askerî disiplin ve güvenlik ihtiyacı özel hayat hakkının da kapsamını belirlediğinden salt bu amaçla sınırlı ve ölçülü bir uygulama Anayasa’ya uygun kabul edilecektir. Hiç şüphesiz mektuptaki kişisel bilgilerinin, askerî disiplin ve güvenlik gerektirmedikçe üçüncü kişilere aktarılması hem özel hayatın hem de haberleşmenin gizliliğini ihlal eder. Bu hususta İç Hizmet Yönetmeliği’nin 178 ve 180.maddelerindeki, komutanların, yasak belge, yayın ve propaganda araçlarının birliğe sokulmamasını ve şüpheli kişilerin askerlerle temasta bulunmamasını sağlayacağına, güvenliği ve disiplini bozacak hareketleri vaktinde ve derhal haber alarak gerekli tedbirleri alacağına ilişkin hükümler örnek verilebilir[616]. TSK’da disiplinin sağlanması bakımından amirlere disiplin cezası verme yetkisi tanınmıştır.

(2) Yukarıdaki fıkradabelirtilen suçun bir Türk vatandaşının veya Türk kanunlarına göre kurulmuş özelhukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye’de bulunmasıhâlinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ilesuçtan zarar görenin şikâyeti üzerine fail, Türk kanunlarına görecezalandırılır. Bir suçtan yargılanan veya mahkum edilen insanı rahatsız eden önemli bir konu da, yalnızca cezalandırılmaktan duyduğu endişe değil, aynı zamanda sabıkalı hale gelmesi ve hakkında adli sicile kayıt düşülmesidir. Arama ve elkoyma; suç işlediği şüphesi altında bulunan kişinin özel hayatın gizliliği ve korunması hakkı ile konut ve iş yeri dokunulmazlığı hakkını ve mülkiyet hakkını kısıtlayan bir yargılama tedbiridir. Arama ve elkoyma, adından da anlaşılacağı üzere “ceza” olmayıp, yargılamada maddi hakikate… Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ilk seçimi sırasında yaşanan ve “367 krizi” olarak bilinen hadisenin ardından yapılan tepki içerikli Anayasa değişikliğinde, Cumhurbaşkanını halkın temsilcileri olan milletvekillerinin değil, doğrudan halkın seçmesi usulü kabul edildi. Parlamenter demokrasiye, Anayasa ile kabul edilen sisteme, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerine ters olan bu seçim usulünün, özellikle “sorumsuz Cumhurbaşkanı” kuralından dolayı isabetli olmadığını söylemek isteriz. Şimdi halkın seçeceği Cumhurbaşkanının “de facto” olarak “Devlet Başkanı” sıfatı ile Ülkeyi yöneteceği söylenmektedir ki, Anayasa ve kanunlar karşısında bu düşünce tartışmaya dahi açılıp savunulamaz. En azından Anayasa ve yönetim sistemi değişmedikçe, Türkiye Cumhuriyeti’nde parlamenter sistem geçerliliğini korumaya devam edecektir. “Balyoz” adı ile bilinen davanın Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı verip yargılamanın yenilenmesi suretiyle başlayan kısmında 236 kişi delil yetersizliğinden ve Yargıtay’dan bozulup gelen kısmında ise, yakalama kararı infaz edilemeyen bir kişinin dosyası tefrik edilip, iddiaya konu suçu işlemedikleri gerekçesiyle 63 kişi beraat etti.

Ancak AYİM, sözleşmede düzenlenen bu hakların, Anayasanın 36/1. Maddesinde yer verilen “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.” ve 40/1. Maddesinde yer verilen “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını istemek hakkına sahiptir. “ düzenlemeleri ile; mahkeme önünde hak arama özgürlüğü ve ulusal makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkının zaten  Anayasal düzeyde de kabul edildiğini AİHS dikkate alınmasa dahi söz konusu hakların iç hukukta Anayasal düzeyde garanti altına alındığını belirtmiştir. AYİM iç hukuktaki düzenlemeler göre yaptığı değerlendirmesinde ; “1982 Anayasasının Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar başlıklı 38 inci maddesinin onuncu fıkrasında “…İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Esasen konu idarenin eleştiri ve uyarı işlemleri olduğunda, disiplin soruşturmasını gerektirecek seviyeye ulaşmayan ve kurum düzenini sağlayan idari tedbirler ile basit disiplin yaptırımına konu olan fiiller arasındaki sınırı kesin çizgilerle tayin ve tespite imkan bulunmadığını belirlemek gerekir[772]. Bu bakımdan, eleştiri ve uyarıcı işlemleri geniş bir perspektifte ele almak ve basit nitelikte olanlar ile yaptırım tehdidi taşıyan, kişilik haklarını ihlal eden ve cezalandırma amacı güdülenler arasında bir ayrıma başvurmak lazımdır. Buna göre, salt ikaz/tenkit işlemlerle, hareketlerinin yanlışlığının belirtilmesi, mevzuat kurallarının hatırlatılmasıyla uyarılmasının istenmesi, memurun yaptığı iş ile çalışma yer ve saatinin değiştirilmesi gibi işlemleri örnek gösterebiliriz. Memur ceza gibi algılasa bile bunlar birer disiplin cezası değil, iç düzen işlemidir. Basit eleştiri ve uyarıcı işlemler, tek başına hukuki sonuç doğurmadıklarından idari dava konusu olamazlar. Bunun için tenkidin yaptırım tehdidi içermesi, eleştiri boyutunu aşarak kişisel hakları zedelemesi, ve/veya cezalandırma amacıyla yapılmaması şarttır. Eğer bu işlemler hizmet gereği değil, sırf cezalandırma kastıyla yapıldığında, şüphesiz hem kılık değiştirmiş disiplin cezası verme yasağının ihlali, hem de yetki saptırması sebebiyle hukuka aykırı olur[773].

Yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektiren veya derhal sanığın beraatına karar verilmesi mümkün olan suçta, usule uygun sorgusu yapılmayan ve savunması alınmayan sanığın yokluğunda duruşma yapılabilir. Bunun dışında, sanığın yokluğunda duruşma yapılmaz, dava bitirilemez ve özellikle de mahkumiyetine karar verilemez. Aşağıda, sanığın yokluğu ile ilgili gaip ve kaçak sanığın hukuki durumu incelenecektir. Somut olayın koşullarını detaylı şekilde değerlendiren ve istisnai nitelik taşıyan bu kararın dikkatli değerlendirilmesi isabetli olacaktır. Maddesiyle; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Yükseköğretime giriş ve yerleştirme” başlıklı maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi teklif edilen (h) bendine göre, idari yargıda beş yıl süre ile görev yapmış hakim veya savcılar ile Cumhurbaşkanı tarafından … Demokratik hukuk toplumlarının temeli seçme ve seçilme hakkına dayanır. Kimisi, “yönetim sisteminde seçimle değişikliğe gidilebilecek olsa idi, insanlara seçme ve seçilme hakkı tanınmazdı” dese de, temsili demokraside kamu kudretinin kullanıcısı olan devletin yönetim kadrosunun seçimle belirlenmesi esası kabul edilmiştir. Bugün kabul edilen anlamda millet ve onun kudretini kullanan devlet; yasama, yürütme ve idare ile yargı erkleri adı ile bilenen güçlerden oluşur. Bu erklerden bazılarına atama veya dar seçim usulü ile görevlendirmeler yapılsa da, asıl olan mümkün olduğu kadar seçim usulünün kullanılması suretiyle birey ve millet iradesinin devlete ve millet adına hareket eden her kademeye yansımasının sağlanmasıdır. Maddesine göre; „Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kağıdının tebliği üzerine on gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır. Kasten işlenen suçlarda üç yıl, …